9 Ekim 2010 Cumartesi

SORUN NE BİLİYOR MUSUN ABİ?


Sorun ne biliyor musun abi ?
Bilmiyorsun tabi

Bak...
Kadınlar (a) bak.
Sadece bak
Gözlerine değil göz bebeklerine bak
Çünkü onlardadır olay...

Ama senin sorunun ne biliyor musun abi ?
Bilmiyorsun tabi

Kadınlar (ı) güldür
Sadece gül dür
Gözlerinin içi gülsün
Hüzünse hüzün
Yoksa ağlatmak kolay...

Çoğu zaman anlam veremediklerimiz
Anlayıp da gizlediklerimizdir belki de
Öyle değil mi abi ?


Tanrıverdi Odauçar.

6 Ekim 2010 Çarşamba

ANLATTIM İŞTE...(MİZAH-ÖYKÜ)


Yaklaşık 5 yıldır, kayın pederimin taksisinde şöförlük yapıyordum. 7 yıldır evliydim. Çocukluk aşkımdan 1 oğlum, ilk eşimden 1 kızım, son eşimden de 1 oğlum ve 1 kızım vardı.

Her şey çok mükemmel değildi. Aşırı kıskanç bir eş, sivri dilli bir kayın valide, yine sivri dilli bir büyük anne,(kayın validemin annesi) bunlardan bezmiş bir kayın peder, hep birlikte onlara ait bir apartmanın dairelerine dağılmış olarak yaşıyorduk. Kayın validem beni pek sevmez, gül gibi tek kızını soldurduğumu düşünür, ara sırada hala sağ olan büyük anneyle beni iğneleyip dururlardı.

O akşam biraz erken eve dönmem gerekiyordu. Çünkü hala sağ olan büyük annenin, hala sağ olan kardeşinin, torununun, torunu evleniyordu. Bende bizimkileri Sarıyer e düğüne götürecektim.

Uzun lafın kısası, hava alanının oradan eve doğru giderken, inanılmaz güzellikte, güzel giyimli, gayet sevimli, 25-30 yaşlarında bir bayan, el işaretiyle beni durdurdu. Müşteri tabi ki, durmasam olmaz. Ben durunca bayan arka koltuğa oturdu, ama hiç konuşmadı. Bir iki dakika geçtikten sonra "hanım efendi ne tarafa" diye sordum. Bayan bana 300 dolar dedi. Nasıl ? dedim. 300 dolar dedi. 300 dolar dedim? 300 dolar dedi. Bir an içimden, topladığım yevmiyeyi, bana ait 80 lirayı filan hesaplayınca 250 dolar kadar var diye düşündüm. sonra tövbe tövbe dedim, kovdum şeytanı. ya hanım efendi lütfen iner misiniz filan. Iııhh. Arabadan inip, kolundan tutup atıyım dedim, o da ne? o nasıl bir çığlık.

Neyse tekrar bindim taksiye, aklıma biraz ileride nöbet tutan trafik polisi arkadaşlar geldi. Dedim şimdi görürsün sen. 2 dakikada oradaydım. Durdum polis arabasının yanında, hani havuz var ya Yeşilköy de, askeriye filan, tam orası. Selamünaleyküm, aleykümselam böyleyken böyle. poliste arkadaşımız, yabancı değil yani. Geldi bu taksiye doğru eğildi, kibarca merhaba hanım efendi lütfen araçtan iner misiniz? bayan 300 dolarımı versin ineyim demesin mi. Polis bana baktı...ben polise...hala bakışıyoruz, ne oldu? dedim. Böyle değişik bir tebessümle, abi versene parasını bayanın, hem kullanıyorsun, hemde vermiyorsun parayı, dedim ne kullanması ya, Kuran çarpsın bir şey yapmadım. Kaç yıldır tanışıyoruz. Olay aynen anlattığım gibidir. Allah tan inandılar bana. Ama kadın Nuh diyor, birde 300 dolar. Neyse ben, bir de 2 polis arkadaş yapıştık kadına, kadın koltukları yırtıyor ama. Kulağımı da tırmaladı zaten. Yaka paça indirdik arabadan. Attım çantasını da yanına. Teşekkürü zor ettim polis arkadaşlara hemen uzaklaştım. Rahatlamıştım.

Eve geldiğimde herkes hazır beni bekliyordu. Kayın validem ile büyük anne, hemen geç kaldık damat hızlı sür filan, illa bir laf sokacaklar ya söylendiler. Bayağı bir yol aldık, böyle baktım, ayağıma bir şey takılıyor. Frene filan basmamı engelliyor. Eğildim neymiş bu bir bakayım dedim, keşke bakmasaydım. Bir kadın ayakkabısı. Ya dedim Allah ım hanım zaten şüpheleniyor, bu nedir şimdi? Herhalde boğuşmamız da kadının ayakkabısı çıkmış ayağından, burada kalmış. Şimdi görseler arabaya karı attı bu filan diyecekler, panik oldum tabi. Tam da Sabancı nın kulelerinin önünden geçiyoruz. Dedim rahmetli Sabancı nın kardeşini de burada vurdular diye acıklı bir ses tonuyla söyleyince, herkes kulelere baktı, bende hemen yan camdan fırlattım attım kadının ayakkabısını. Ama nasıl rahatladım anlatamam. Fatihamızı da okuduk tabi.

Velhasıl kelam, geldik düğün salonuna. Herkes indi, bakınıyoruz ama kayın validem yok ortada. Nerede bu falan, baktık bu arabanın içinde debeleniyor. Dedik anne ne yapıyorsun gelsene...demesin mi ya ayakkabımın eşini arıyorum, bulamıyorum.........!!!!!!

Kayın validem biraz topluydu.Ayakları şişmesin diye çıkar sen ayakkabıları, uzat ayakları, o esnada ayakkabıda öne, benim pedallara kadar gel...Bende malum o kadının ayakkabısı, şimdi hanım görse olay çıkarır diye panikle fırlatıp atıyorum kayın validemin ayakkabısının tekini. Kötü niyet yok yani. Bir ara anne giydin mi? emin misin? filan dedim herkes bana bakınca sustum. En son büyük anne, bu damat uğursuz, kayın validem, anne vallahi ayağımdaydı, şeytan aldı götürdü diye söyleniyorlardı.

Kısacası aşkım, baskı baskı nereye kadar. Bu olay son damla oldu. O gece eve gitmedim. Zaten bir bahane arıyordum. Ayrıldık tabi. Yani budur olay. Ben sana dürüstçe anlattım her şeyi. Şimdi senin cevabın? Evlenme teklifimi kabul ediyor musun?

not: Selami abime saygılarımla.



TANRIVERDİ ODAUÇAR (gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir)


KABA KULAK...(MİZAH-ÖYKÜ)


İyi günler sayın seyirciler. Şu an adliye sarayının önünden sesleniyoruz sizlere. 19. Ağır ceza mahkemesinde görülen, ülkemizin gündemi olan, malum dava 10 dakika önce başladı. Gördüğünüz gibi kalabalık halk topluluğu "linç, linç" diye slogan atıyor. Polis gruplara sakin olmaları konusunda uyarıda bulundu....


Mahkeme salonu, sanık Nuri D.

- Hakim bey, kuran çarpsın ben bir şey yapmadım. Akşam Numan ın düğününe gidecektik. Benim nişanlımın babası, av meraklısıdır. O gün avda olacağını duyunca, annesi de evde yoktu. Ben de erkenden gittim evlerine. Hatta ani bir baskın filan olur diye, yeğenimi de gözcülük yapsın diye yanımda getirdim. Yani kayıtlarda geçen "gözcüde vardı" ifadesi budur. yanlış anlaşılmışımdır. Biz içeride, çok af buyurun, bir yakınlaşma oldu tabi. Düğünümüze de 2 ay vardı daha. O ara nişanlımın babası, hava bozdu diye, avdan vazgeçip eve dönüyor. Yeğenim elinde tüfekle babayı görünce korkup kaçıyor. Beni de geç uyarıyor telefonla, ben zaten babayı karşımda görünce, balkondan atladım. Atlarken o bidonlar ve pet şişelerde düştü. O benzin dolu bidon bana ait değildi yani. En az 5 metre vardı atladığım yer hakim bey. Zaten ben havadayken farkettim, balkonun altında, park etmiş bir polis arabası olduğunu. Polis arabasının tavanına düşünce ben, tavan çöktü tabi. Sanırım baba ateş edince ya da memur arkadaşların sigarasından alev aldık biz. Allah tan hiçbirimiz yaralanmadık. Yoksa örgüttü, molotof kokteyliydi filan asla öyle bir şey yok. Siz hiç -donla- molotof kokteyli atan örgütçü gördünüz mü hakim bey? Hele polis arabasına saldırdı, üstünde hopladı zıpladı filan bunları kesinlikle kabul etmiyorum. -Donla- polis arabasına saldıran örgütçü olur mu hakim bey? Beyaz eşya bayiim var benim.

Bu arada, Tayyar abi ile telefon konuşmamızda, "Nasıl bir şey abi? molotof filan mı, yoksa daha büyük bir şey mi?" diye bir konuşma takılmış takibe. İnanın tamamen tesadüfi bir şey. Çok başka bir şey yani.


Diğer sanık Numan B.

- Efendim Allah belamı versin benim o gün düğünüm vardı. Saklarız ya hani, eski fotoları vardır kız arkadaşlarımızın. Beraber çekildiğimiz. Şiirler filan vardır. Anılardır hani onlar. Adetmiş gibi saklarız hani. İşte düğünümüzden bir gün önce eşim, "bak Numan, kafanda, içinde, dışında eskiye dair bir şey yok dimi? bak varsa çocuğumuz çarpık çurpuk doğar yanarız" deyince, korktum bende. Düğün günü bu anıları, yakmaya karar verdim. Kuaförden bizimkileri almaya gitmeden önce, oradaki boş bir arsada benzin döküp, tüm geçmiş anıları yaktım. Ateşi söndürdüğüme de çok eminim. Ve yemin ederim hakim bey kundakçılıktır, örgüttür, benzin tankını havaya uçurma filan yok yani. O benzin tankı nasıl havaya uçmuş anlamadım. Ben oradayken tank filan yoktu. Tamam mobessa kamerasında elimde kırmızı bir benzin bidonu bir de çanta ile olay yerinde görünüyorum. Ama örgüt dökümanlarını yakıp yok ettiğim ve bir benzin tankını kundakladığım olayı tamamen yanlış anlaşılmadır. Takdir edersiniz ki, kameralarda da görüldüğü gibi, -damatlıkla- kundaklama yapan örgütçü gördünüz mü hiç?

Ayrıca Tayyar abi ile, telefon takibine takılan "Nasıl bir şey abi? kundaklama filan mı, yoksa patlayıp havaya filan uçma mı" diye soru sormam apayrı bir şey. Zaten ben haberlerde öğrendim benzin tankı havaya uçmuş ve aranıyorum ben. Yoksa çelik kasa imalatı yapıyorum ben. Kundaklama, havaya uçurma, örgüt filan yok yani. Örgütten yargılandığımızı da, buraya gelirken jandarmalar söyledi valla.


Diğer sanık Tayyar C.

- Efendim yemin ederim ben örgüt lideri filan değilim. Benim rahmetli dedemin, bir papağanı vardı. Adı Necati. Dedem ölünce, rahmetli babaannem, dedemin ruhunun, Necati nin, pardon, yani papağanın içinde olduğunu söyledi. Papağanı bana miras bıraktığını, ona ölene kadar bakmazsam, hakkını helal etmeyeceğini söyledi. Benim de, kimsenin bilmediği, stüdyo bir dairem var, gerçi herkes öğrendi artık.(Karısına dönüyor) /karıcım, kuran çarpsın orası garsoniyer filan değildi/ Yani rezil olduk hakim bey valla. ben bu papağanıma o evde bakıyordum. Numan ve Nuri benim çocukluk arkadaşımdır. Bu papağan her bir şeyi biliyordu. Ne söylese çıkıyordu. Falanca ölecek dedi, öldü. Filanca ölecek dedi, öldü. Mahmut abi ölecek dedi, Mahmut abi bile öldü hakim bey. turp gibi bir adamdı inanın. Sonra hangi takım yenecek, yenilecek, Bir kere bize bir altılı söyledi, tek başımıza bildik altılıyı. Çok yüklü para aldık. İşte bir gün o stüdyo dairede Numan, Nuri ve ben o kadar çok içtik ki, şarkılar, türküler bir ara bir sessizlik oldu. Necati, yani papağanım bize " yanacaksınız oğlum siz, yandınız öleceksiniz filan dedi. Yakın da bir tarih verdi mi bize. Bizi aldı bir ölüm korkusu. Zaten Necati her şeyi bildiğinden, ölümü kabullenmiştik. Ama yanarak ölmek çok ağırdı yani hakim bey. Üçümüzde acaba nasıl yanacağız diye teoriler üretir olduk. Bu iki arkadaşımda beni sürekli, gece, gündüz; "Nasıl bir şey abi? Necati bir şey söyledi mi? Yok molotof mu acaba? yok kundaklama mı? yok havaya mı uçacağız? yok diğer ölümleri söyledi. Kesin bu da doğru olacak. Yok Allah ın takdiri" diye hep telefon da arayıp duruyorlardı. Ben zaten yanacağıma mı yanayım, birine anlatsak, ne içtiniz diye soracaklar, deli diyecekler diye içten içe yandığıma mı? Her gece baskı yapar oldum papağanıma. Konuşmuyordu da o günden sonra. Bir kere papağan filan demedim, ağız burun girdim hakim bey. Sonra o tarih geçti, ölmedik de, yanmadık da.

Kısacası, kendi kendimizi yaktık hakim bey. Sadece zaman çakışması. Bu telefon takibine, nasıl, neden takıldık, onuda çözmüş değilim. Yoksa düdüklü tencere fabrikam var efendim benim. Örgüt filan tövbe yani.

Allah tan Nuri nin benzin bidonu durumu ile, Numan ın havaya uçurduğu sanılan benzin tankının tedbirsizlik sonucu havaya uçtuğu anlaşıldı. Kimsenin yaralanmaması da ayrıca sevindirici. İşte buda benim papağanım Necati hakim bey.


Diğer sanık Papağan Necati ?

- ................:)


TANRIVERDİ ODAUÇAR (gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir)

4 Ekim 2010 Pazartesi

KESS


Yana yakıla koşup gelen
Kara kuru bir kadın sanki
O her bir şeyin inceliğinden
Ağız dolusu bahsederken
Sen de
Ben de
Sustuk...

Dedi ki;

Özümüze dönelim
Özümüze dönelim ki
Bir şeyleri feda edelim...
Veda edelim...
Sol elim
Uyuşuyor

/Saçlarımı kestirdim biliyor musun ?/

Ölü gözlerle o kadar canlı bakıyorsun ki
Yeşile kaçıyordu gözlerin
Ben de susuyorum anlıyor musun ?
Dudaklarımdan öp beni
Ruhum seferi


Tanrıverdi odauçar