23 Haziran 2015 Salı

BALIĞIM ZİYA...(MİZAH-ÖYKÜ)



  Çocukluk arkadaşım Tahsin Hollanda da yaşıyordu. Bayan arkadaşı ile Antalya ya tatile gideceğini, fakat İstanbul da 2 gün kalacağını, önemli bir işi olduğunu mümkünse görüşmek istediğini söyledi telefonda. Ben de iş için Adapazarı na gideceğimi, aksilik işte 2 gün olamıyacağımı ama otelde filan kalmamasını, evin anahtarlarını onu da tanıyan komşumuz Mualla ablaya bıraktığımı söyledim...

  Bu Tahsin benim çocukluktan olduğu gibi, okuldan ve aynı zaman da askerliği de beraber yaptığım kadim bir dostumdur. Nişanlım Nermin in de kuzeni olur.

  Teslimatlarımı erken yapmıştım. Körfezden İstanbul a yaklaşırken, biraz da sevinçle, Tahsin i arayıp döndüğümü söyleyecektim ki, telefonum çaldı,arayan Tahsin di. Çok acil bir telefon geldiğini, annesinin kalp krizi geçirdiğini,dönmesi gerektiğini, evi biraz dağıttığını, hava alanında olduğunu, varınca arayacağını söyledi ve kapattı. Geçmiş olsun bile diyemedim.

  Eve geldiğimde akşam olmuştu.İlk iş olarak yaklaşık yedi yıldır gözüm gibi baktığım beta cinsi balığım Ziya ya yem vereyim dedim ama o ne, balığım Ziya yoktu yerinde...Cam sehpanın üzerinde 400 dolar para, yarısı dolu bir viski şişesi, biri rujdan gözükmeyen 2 viski bardağı. Yaa bir de ne olur bu düşündüğüm şey olmasın yaklaşık 30 grama yakın evet eminim bu kokoin. Başka bir şey olamaz. Ama bunu düşünemezdim balığım Ziya yı bulmam gerekiyordu. Her yeri aradım. Tahsin Ziya ya düşkünlüğümü bilir. Atıcak hali yok ya...Ulan bu herif kafayı bulup atmasın Ziya yı...Arıyorum teli de kapalı. Bir müddet sonra bu aradı beni. Annesinin iyi olduğunu, ev için kusura bakmamamı, Sehpanın üzerindekinin kokoin olduğunu, kız arkadaşıyla iş tutarken kız arkadaşının Ziya nın bakışlarından rahatsız olduğunu, Ziya yı kavanozuyla beraber yatağın altına koyduğunu söyledi ve kapattı.

  Ziya yı oradan kurtarıp, yerine koydum. Bu arada benim aklımda da tilkiler dolaşmaya başladı tabi ev de 30 gram kokoin var. Sanki tarttık...Ben hayatımda hiç görmedim, Un gibi filan, filmlerden bilirim ama. Burna çekiliyor  "scarface" filminde Al Pacino dişlerine filan sürüyordu...Şeytan, çek be olum ne olacak filan dedi, ama asla çekmedim. Ya fazla çekersem? Ya burnum kanarsa? ya Nermin duyarsa? Tabi tabi polis duysun ama Nermin duymasın...Ulan Tahsin ben senin..?^#!!!

  Şeytan bütün gece, kardeşim 35 yaşındasın, dozajı ayarlarsın, çocuk değilsin ya içmeyceksen sat iyi para eder bu dedi durdu...

  Dedim ben bunu içicem. Merakta ediyordum. Uzun lafın kısası bir, iki, üç, biraz duruyordum, bir daha. Çektikçe çekesim geliyordu. Yüzüm de gülmeye başladı:))

  Ne kadar aldım bilmiyorum. Bir den bir ses ne yapıyorsun oğlum sen? Kafayımı yedin? Yavaş biraz yavaş...

  Bundan sonrasını aynen anlatıyorum; balığım Ziya konuşuyordu. Dedim Ziya konuşuyorsun sen? Ne Ziyası lan...hee ne Ziya sı...???Benim adım Ziya değil oğlum, benim adım Kamil dedi. Dedim benim Ziya, sahibin Ercan tanımadın mı? Bak hala Ziya diyor. Bana bak oğlum Ercan, ben sana Mahmut desem hoşuna gider mi? Sen beni aldığında benim adım Kamil di...Yıllardır Ziya Ziya...

  Tam idrak edemiyordum. Ziya Kamil di...Balığım konuşuyordu...Devam etti; Bak oğlum, ben balık yaşına göre senin rahmetli baban yaşındayım...Sayılı günüm kaldı. Neymiş beta balığı kavanoz da tek yaşarmış mış, çifti olursa yanında ölürmüşş müş...ulan sen biz de şey yokmu sanıyorsun hee? Yok kamil abi dedim...pet teki adam öyle dedi ben de öyle biliyordum dedim...Şimdi oğlum o petteki adamın A.G. sana bişey olmasın...dediğim gibi sayılıdır günlerim...ölmeden senden son bir ricam var...benim içimde uktedir...okyanusa sal beni...sağlam bir manita yapmak istiyorum son günlerimde...köpek balığı olsa fark etmez, hadi canım kırma beni.

  Dedim yapamam, ne alakası var, arada da çekiyorum, elimde alıştı hani. bir yandan da bir duygusallık filan ağlama geldi mi bana, kamil abi ölme, gitme filan salya sümüğüm ama. Bir an dedim tamam Kamil abi ne istersen yapacağım.

  Aferim Ercan...esaslı adammışsın...şimdi şeffaf bir torba bul, içini suyla doldur beni içine koy...kavanozda ters yansıma var, dışarıyı göremiyorum o yüzden şeffaf torba anladın mı? anladım dedim...ev de torba aramaya başladım ama yok...torba var şeffafı yok. Bir an aklıma bir şey geldi, dedim Kamil abi şeffaf torba bulamadım ama bir fikrim var yanlış anlamazsan...neymiş o ? prezervatif olur mu ? olur canım benim dedi...çok içtendi kamil abi her şey bir merasim havasında gelişiyordu...neyse şeyi suyla doldurdum, yerleştirdim Kamil abiyi de içine, çıktık Marmara denizine doğru yola...

  Kafam allak bullaktı. Yaşadıklarım bir film gibi geçiyordu beynimin içinde. Kamil abi torpidonun üzerinde, ben direksiyonda, sabah yeni yeni aydınlanmış, iki üç martı arabaya yakın uçuyordu. şeyin içindeki Kamil abiyi mi farketmişler di acaba ?

  Tam deniz kıyısına yaklaştık bir de baktım tam arkamda bir polis arabası selektör yapıyor. ben de bir panik, dedim Kamil abi polis ne yapayım? dedi panik yapma sakın çok zorda kalırsan beni denize doğru fırlat ben başımın çaresine bakarım...helalleştik orada

  Kamil abiyi tişörtümün içine soktum. Polis cama doğru yanaştı. Hayırdır genç böyle sabah sabah...şöyle araçtan bir in bakalım. İndim araçtan. Memur üstümü arıyor. O anda Kamil abiyi avuçlayınca Kamil abi önce ahh dedi, sonra kaçç dedi...bir refleksle başladım denize doğru koşmaya...diğer memur da indi araçtan. O da peşimde. Hoşçakal Kamil abi diye bağırarak fırlattım denize doğru Kamil abiyi...hava da bir göz göze geldik...öyle acıklı...çullandı üstüme polisler...patara kütere...bu arada telefonum çalıyor...çalıyor...çalıyor...Üzerimde bir ağırlık...kendime geldim...alo dedim

  İş yerinden arıyorlar...oğlum neredesin Ercan...Ben Kamil abin...dün geceden beri yüz kere aradık...Nermin de burada kız panik...al veriyorum...


NOT: Ziya hala yaşıyor...10 yaşında...Nermin le evlendik...bir oğlumuz var...adı Tahsin...bu gün de Tahsin aradı İstanbul a geliyormuş :D




TANRIVERDİ ODAUÇAR (gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir)

NE SOĞUK BİR TABLOYUM...



artık beni hiç anlamıyorsun sevgilim
karanlık bir oda...
ve onu aydınlatmak için çırpınan ateş böceğinin ağır yorgunluğu
ediyor veryansın ama...usulca
şimdi ışığı açsam kime ayıp olur biliyorsun


ne soğuk bir tabloyum beyninin duvarlarında
aşina bir resim de değilim gibi
kırmızı don kadar alakasız ve sana-ne-yazık ki bana ?
ilgilendiren ne ki seni ben den
ateşi düşük bir çene kadar çok konuşuyorum
sanırım karanlık var içimde...oda karanlık...o da
bir seni bir de kelimeleri...seçemiyorum


sanki çocuk düşürdün de tutamadın ellerinden
yanılgısı budur işte sebebi göz yaşının
çünkü her seferinde hayalimin  düşer üzerine
ve saçların sanırım vicdan azabı
inan kestirip attığın aşk değil fazlası
artık yavaş yavaş kırparsın hayatından beni
ben ise gözlerimi
işte hep o aralarda bir şeyleri
kaçırdık...
belki de aklımızı
hepsinin ötesinde iştahını...kabarttık şeytanın
sonra sen beni niye yakıyorsun...sen beni diye...yakarıyorsun


yani şimdi çok mu canın acıdı senin
bu sorun olamaz ki sevgilim
sonuçta senin canın benim
acımadı ki...acımadı
beni pis bencil...beni pis...




TANRIVERDİ ODAUÇAR...